Altayzı (Korku Yıllığı 2012)
Senaryosuna del Toro’nun da katkıda bulunduğu Karanlıktan
Korkma, aynı adlı 1973 yapımı bir İngiliz TV
filminin yeniden çevrimi ama oldukça önemli değişiklikler de
barındırıyor; örneğin, orijinal
filmde olmayan küçük kız çocuğu karakteri
2012 yapımında başrolde.
Filmin başında, eski
zamanlarda gotik bir malikanede yaşananları
izliyoruz. Yaşlı bir adam, mumlarla merdivenlerden inerek ulaştığı karanlık bir
bodrumda derinlerden gelen fısıltılara yalvarıyor ve kabul etmelerini umarak onlara
bir kasede kanlı dişler sunuyor. Bu
etkileyici açılış sekansının ardından, malikanenin içindeki Lovecraftvari
çukur aklımızda, zamanımıza dönüyoruz.
Malikanenin restorasyonunu üstlenen genç bir çift,
küçük bir kızı karşılayıp eve
getiriyorlar. Öğreniyoruz ki, Sally’nin annesi ve babası boşanmıştır ve Sally yeni
anne adayıyla (Kim) tanışmaktan pek de
memnun görünmemektedir. Malikaneyi keşfe çıkan bu
yalnız ve kederli küçük kızın, evin derinliklerinden gelen seslerle karşılaşması uzun
sürmez. Dost gibidir bu sesler, Sally’yi oyuna davet ederler. Ama tabii önce
bodrumdaki kapağı açıp onları özgür bırakması gerekmektedir. Kapak
açılır, örümcek ağlarının ardında bir kase içindeki dişleri görürüz; ötesiyse derin bir karanlık. Evde
çalışan yaşlı adama
yapılan ilk saldırıyla beraber Sally, fısıltıların kaynağı yaratıkların pek de masum olmadıklarını anlamaya başlar. Ama evdeki yetişkinleri tüm bunlara inandırması zaman alır. Çünkü o,
sorunlu bir çocuktur ve bu durumda en iyi yol bir psikoloğa danışmak olabilir. Ve
psikolog teşhisini koyar; “belli ki”, der, “Sally istenmediğine dair çok derinlere işlemiş bir hisse
sahip”.
Aslında bu teşhisi, filmin
ana teması olarak görmek mümkün. Sally biyolojik annesini aradığında şöyle diyor örneğin: “Soğuk burası, yatağım çok büyük, burada hasta oluyorum, beni geri al,
anne!” Hatta zeki ve kurnaz sayılabilecek yaratıklar bile Sally’nin bu zayıf
noktasının gayet farkında, fısıldarlar ona: “Ailen seni istemiyor; aşağı, yanımıza
gel!” Bu tekinsiz hava Sally’nin çizdiği resimlere de
yansır. Aslında, resimlerin ve çizimlerin filmde önemli bir role sahip olduğu söylenebilir. Evin eski sahibinin bir vahşi doğa ressamı olduğunu biliyoruz örneğin ve Sally’nin yanı sıra Kim de resimle ilgili (yönetmen
de Kanadalı bir çizgi roman sanatçısı). Rembrant esinleriyle çekildiği söylenen bu film, renk kullanımına da özel bir
yer vermiş. Örneğin, Sally’nin babası
olup bitenlerle ilgileniyor ilgilenmesine de, iş-güç-yatırım, evi satıp güzel bir gelir elde etmek vs. çok
daha önemli sanki onun için ve filmde bu durumu yansıtırcasına evin içinde ve
Kim’in giysilerinde daha sıcak ve dingin sonbahar tonları kullanılırken, baba figürü
dışarının soğuk renkleriyle
giydirilmiş.
Filmin hoş sahnelerinden
birinde Kim, malikanenin en sevdiği bölümü olduğunu öğrendiğimiz bahçedeki havuzda yüzen balıklara atıfla, “bizi
özel yapanın aynı zamanda yaralanabilir kıldığına” ilişkin bir şeyler söylüyor Sally’ye. Ve filmin finalinde bu
cümleyi yeniden hüzünle hatırlıyoruz..
Geçmişinde
sırlar barındıran gotik bir malikanede modern zamanlarda geçen bu ilginç filmin,
keyfe keder yanı ise, del Toro’nun bazı sahnelerde bizzat kendisinin
seslendirdiği küçük yaratıkların filmin gotik havasına pek de
yakışmayan “görsel efektli” halleri.
No comments:
Post a Comment