Sunday 22 April 2012

Julia'nın Gözleri

(Özlem Öz, Altyazı Korku Yıllığı 2012) Filmin konusunu tek cümlede özetleyecek olsak, hızla görme yetisini kaybeden bir kadının, aynı dertten musdarip ikiz kızkardeşinin şüpheli intiharını araştırmasının filmidir, diyebilirdik. Yani konu başlıbaşına oldukça korkutucu, hele hemen aklımıza gelen Joyce’dan Borges’e gerçek hayattan gerçek örnekleri düşününce. Filmde yavaş yavaş kör olmanın ve bunun olacağını bilmenin dehşetini tam da en çok Julia’nın bakışında görüp hissediyoruz. Film, Julia’nın kocasıyla beraber, intiharına pek ikna olmadığı kızkardeşi Sara’nın evine gelmesiyle açılıyor. Sara’nın ölümünün ardındaki gerçekleri deşmeye başlayan Julia, çok geçmeden kızkardeşinin kimliğini bir türlü tespit edemediği çünkü pek kimsenin bilip farketmediği, sanki “görünmez” bir erkek arkadaşı olduğunu öğreniyor. Bir kendi hastalığı da gitgide kötüleşiyor, ara sıra geçici körlük atakları geçirmeye başlıyor ve hastalığının ilerlemesinin beraberinde getirdiği sonuçlarla başbaşa kalıyor. Film biraz uzun tutulmuş ve bu nedenle temponun sarkabildiği anlar da olmuyor değil belki ama yine de filme hakim olan hüzün ve korku hissinin yarattığı genel hava ve zaman zaman yükselen gerilim bu durumu rahatlıkla telafi ediyor. Finale doğru iyice anlıyoruz ki, aslında film görmek/kör olmak kadar “bakış” ve “bakılmak”la da ilgili. Hayatta varlığı yokluğu belirsiz, silik kalmanın ne demek olduğuyla. Birini kendimize bağımlı kılma arzusunun ve buna bağlı çaresizlik duygusunun insanı nerelere götürebileceğiyle. Öte yandan, kör olmanın beraberinde getirdiği travmadan ve birinin çaresizliği/bize bağımlılığı durumundan hüzün ve romantizm çıkarabilmek, aynı zamanda da gerilimi diri tutabilmek az ustalık isteyen işler değil. Tam da bu ustalık talebi, filme eski tarz bir hava veriyor. Zaten film hakkında İngiltere’de yayımlanan yazılardan birinde, filme hakim olan havanın yönetmenin kendi eski filmlerinden çok, erken dönem Hitchcock ve Argento’ya akraba olduğu söyleniyor. Filmde seyrek de olsa çekinmeden kullanılan (tekinsiz bodrum, göze değmek üzere olan bıçak gibi) klişelerden pek de rahatsız olmayanlardansanız, arada şaşırtmacalı, tuhaf komşulu, daha da tuhaf anne figürlü, sapık katilli, o evde kalmasa keşke, öyle yapmasa keşkelerle özdeşleştiğimiz kahramanlı, şöyle doğru düzgün eski tarz gerilimli, görece derinden ve sakin bir korku/gerilim filmi izlemenin keyfine dalmak isterseniz Julia’nın Gözleri sizi hayal kırıklığına uğratmayacak büyük olasılık.

No comments: